Haftanın Kitapları: 21.10.2010

-
Aa
+
a
a
a

Hüseyin Rahmi Gürpınar

Kesik Baş

Ölüm Bir Kurtuluş mudur?

Everest Yayınları, 2010, 304 s.

Everest Yayınları, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bütün eserlerine Kesik Baş ve Ölüm Bir Kurtuluş mudur? romanlarının bir araya getirildiği kitapla devam ediyor. Gürpınar’ın önceki kitaplarında da polisiyeye yakınlığını sezmek mümkündü, ama Kesik Baş’ın farklılığı, özellikle karşılaştığımız karakterler açısından, tam anlamıyla bir polisiye kurgu olması. Ölüm Bir Kurtuluş mudur?’da ise intihar konusunu ele almış yazar. Çeşitli intihar olaylarını bir araya getirerek ve yarattığı bir doktor karakteriyle, aslında Gürpınar, konuyla ilgili kendi görüşlerini dile getiriyor diyebiliriz; ve elbette bütün bunları yine o mizahi üslubunu kullanarak ve dönemin İstanbul’undan, yaşayışından kesitler sunarak yapıyor.

Ken Bruen

Londra Bulvarı

çev. Başak Bingöl

Sel Yayıncılık, 2010, 203 s.

Ken Bruen isminin tanınmasında önemli rol oynamış “Jack Taylor kitapları”ndan ikisi daha önce Türkçede yayımlanmıştı, ancak Londra Bulvarı’nda bambaşka bir karakter yer alıyor; Mitchell’la, tam olarak hatırlayamadığı bir yaralama olayı nedeniyle hapishanede geçirdiği üç yılın ardından tanışıyoruz, tam da hapishaneden çıktığı gün. Her ne kadar bir daha hapishaneye dönme gibi bir niyeti olmasa da Mitchell, onu karşılamaya gelen bir arkadaşının ona kalacak yer vermesi karşılığında tahsilat işlerine girmeye zorlamasına direnemez ve bir anlamda yeniden suç dünyasına adım atmış olur. Kitabı belki klasik anlamda bir polisiye olarak nitelendiremeyiz, ama “suç dünyası”na el atmasıyla, temposuyla, diliyle pekâlâ bu tür içinde değerlendirilebilir. Ayrıca polisiye romanlarla, filmlerle ve şarkılarla iç içe bir karakter olarak çizilen Mitchell’la birlikte, bir başka deyişle bu göndermelerle birlikte Londra Bulvarı romanına referans olan başka yollara da sapmak mümkün...   

Mine Söğüt

Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

YKY, 2010, 164 s.

Romanın merkezinde belki, Mine Söğüt’ün deyişiyle bir “kadınadam” olan Madam Arthur Bey yer alıyor, ama yazarın önceki romanlarında olduğu gibi yine kalabalık bir karakter kadrosuyla karşılaşıyoruz ve yine aşina olduğumuz şekilde bu karakterler aslında hep bir kavramı temsil ediyorlar. Örneğin romanın merkezi figürü dediğimiz Madam Arthur Bey, aslında başlı başına “kötü”yü simgeleyen bir karakter. Bu simgelerden yola çıkılarak ağırlıkla soruların, sorgulamaların yapıldığı Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey romanının tuhaf havası, masalsı anlatımını da, yine Mine Söğüt romanlarının vazgeçilmez öğeleri olarak nitelendirebiliriz.

Ayala Malach Pines

Âşık Olmak:

Sevgililerimizi Neye Göre Seçeriz?

çev. Mercan Yurdakuler Uluengin

İletişim Yayınları, 2010, 400 s.

Uzun yıllardır çift terapisti olarak çalışan psikolog Ayala Malach Pines’ın kitabının özellikle altbaşlığı, “popüler” bir kitapla karşı karşıya olabileceğimiz izlenimini verse de; ele alınan konunun, terapiye katılan çiftler hakkındaki gözlemlerle, yani klinik deneyimlerle ve bilimsel bulgularla paralel olarak işlenmesi elbette kitaba farklı bir boyut kazandırıyor. Kitapta kısaca, “Âşık olma olasılığı hangi durumlarda artar”, “Âşık olma olgusunun altında nasıl bir seçim süreci yatar”, “Erkeklerin kendilerine annelerini anımsatan kadınlara, kadınlarınsa kendilerine babalarını anımsatan erkeklere âşık olduğu doğru mudur”, “Aşkın gözü gerçekten kör müdür”, “Âşık olma olayı beynin neresinde gerçekleşir” gibi sorulara cevap aranıyor. (Kitap aynı zamanda İletişim Yayınlarının “Psykhe” dizisinin de ilk kitabı...)

Gary Marcus

Kluge:

İnsan Zihninin Gelişigüzel Yapısı

çev. Armağan Özdemir

Remzi Kitabevi, 2010, 192 s.

Kluge’un anlamı, “Bir soruna eldeki olanaklarla alelacele oluşturulan çözüm,” şeklinde açıklanmış. Bu açıklama eminim birçok kişiye MacGyver’ı hatırlatacaktır. Zamanında ilgiyle takip edilen bu televizyon dizisinde MacGyver’ın, içinde bulunduğu ve içinden çıkılamazmış gibi görünen durumlarda örneğin bir ayakkabı bağcığıyla, bir kol düğmesiyle ya da bir pille neler yapabildiğini şaşkınlıkla izliyorduk. Kluge, aslında bir mühendislik terimi, ama Marcus bir mühendis değil, bir psikolog; dolayısıyla kitabında bu terimi insan zihni kapsamında –hafıza, inanç, tercih, zevk gibi kavramlar çerçevesinde– ele almış. Kitaptaki cümlelerle, “Marcus, insan zihninin incelikle düşünülmüş mükemmel bir tasarım değil, doğanın o anda elindeki olanaklarla gelişigüzel oluşturduğu derme çatma ama işe yarar bir çözüm, bir kluge olduğunu öne sürüyor.”

Charles Seife

Alfa ve Omega:

Evrenin Başlangıcı ve Sonu

çev. Nedim Çatlı

Metis Yayınları, 2010, 259 s.

Hem alfa ve omega’nın Yunan alfabesinin ilk ve son harfi olmasından hem de altbaşlıktan anlaşılacağı gibi, kitapta ilk evrenbilim çalışmalarından başlayarak evrenin başlangıcı ve sonuna dair yapılan araştırmalar, araştırmaları yapan biliminsanlarının hikâyeleri ve hangi noktadan hangi noktaya geldiğimiz gözler önüne serilmiş. Evrenin nasıl sona ereceğinin nasıl başladığının bulunmasıyla anlaşılacağının altını çizen Charles Seife’nin şu sözleri, Alfa ve Omega kitabı için bir sonuç cümlesi niteliğinde: Evrenbilimdeki bütün bu çalışmalar, gözlemler, araştırmalar “bittiğinde, evrenin doğumunu görmüş olacağız ve kendi yok oluşumuzun resmiyle karşılaşacağız.”